This is default featured slide 1 title

Go to Blogger edit html and find these sentences.Now replace these sentences with your own descriptions.

This is default featured slide 2 title

Go to Blogger edit html and find these sentences.Now replace these sentences with your own descriptions.

This is default featured slide 3 title

Go to Blogger edit html and find these sentences.Now replace these sentences with your own descriptions.

This is default featured slide 4 title

Go to Blogger edit html and find these sentences.Now replace these sentences with your own descriptions.

This is default featured slide 5 title

Go to Blogger edit html and find these sentences.Now replace these sentences with your own descriptions.

27 Ocak 2015 Salı

NEDEN KENDİMİZİ GIDIKLAYAMAYIZ ??

  
       GIDIKLANMAMIZIN NEDENİ NEDİR ??

       Bunun cevabını bulabilmemiz için evrim teorisine dikkat çekmemiz gerekmektedir. Her ne kadar gelişmemiş toplumlarda evrim teorisi hala kabul edilmemiş olsa da  gelişmiş ülkelerde evrim ile ilgili yeni araştırmalar yapılmaktadır. İlk hücreden bu yana 4 milyar yıllık zaman içerisinde evrim ağacında bize en yakın akraba olan maymunlar ile kas molekül ve DNA benzerliğimiz %97 dir. Oluşan %3'lük fark ile beynimiz diğer hayvanlardan farklı olarak gelişti ve insan olduk.

     Gıdıklanma genellikle boyun, ayak altı, koltuk altı ve karın bölgesinden olmaktadır. Gıdıklanma esnasında alınan uyarılar sinirler aracılığı ile cerebral kortex'e iletilmektedir. Cerebral kortex denilen beyin bölgesi tıpkı parmak izi gibi her canlıda farklılık göstermektedir. Korkularımız, acılarımız, anılarımız,duygularımız bu bölgeye gelen sinyaller sonucunda oluşur. Gıdıklanmanın nedenini anlayabilmemiz için insanoğlunun ormanda yaşadığı dönemlere gitmemiz gerekir.Ormanda yasayan insanlar uyku anında olduğu gibi savunmasız anlarında kendini koruyabilmek için sinir uçlarının onları uyarabileceği şekilde evrimleşmiştir. Dinlenme halinde olan bir insan ayağının altında yürüyen zehirli böcek ya da yılandan kendini korumaya çalışmıştır ya da boynunda şah damarının olduğu bölgeyi yırtıcı bir hayvandan sakınmak için böyle bir sistem geliştirmiştir. Böylece bu bölgelerden alınan uyarılar ile cerebral kortex uyarılır ve korku oluşur ve insan kendini savunma pozisyonuna girer. 
  Bir insan kendini gıdıklayamaz çünkü aslında gıdıklanmak insanın kendini koruma mekanizması olduğu için kendimizi gıdıkladığmızda beyin bunun farkında olup cerebral kortex 'i uyarmaz ve böylece insan kendi kendini gıdıklayamaz.
  Kısacası gıdıklanmanın altında aslında ölüm korkusu ve acı duyma korkusu vardır.!
    

11 Ocak 2015 Pazar

BEYNİMİZİ ETKİLİ KULLANMANIN YOLLARI..


  İnsan beyni evrendeki en karmaşık nesnedir. Beynimiz yaklaşık olarak 100 milyar nörondan oluşur ve bu da beynimizdeki sinir ağının Samanyolu galaksisinden bile daha karmaşık olduğu anlamına gelir. İnsan beyni kraniyal sinirler ve omurilik sayesinde merkezi ve çevresel sinir sistemini kontrol edip düzenler. Kalp atışı sindirim ve solunum istemsiz olarak yapılan eylemler otonom sinir sistemi tarafından düzenlenir. Düşünme,mantık ve soyutlama gibi daha karmaşık işlemler istemli olarak beynimiz tarafından yönetilir. 
   İnsan beyninin bu karmaşa içerisinde daha verimli çalışabilmesi için bazı dikkat edilmesi gereken maddeler vardır. Bunlardan en önemlileri:
  1. Aynı anda birden fazla iş ile ilgilenmek uğraştığımız şeyden yeteri kadar verim almamızı engeller. Çoğu insan aynı anda bir kaç işi yapabildiğini söylese de beynimiz yapılan işler arasında hızlı geçişler yapmaktadır ve bu da verimi azaltmaktadır. Müzik dinlerken ders çalışmak gibi.. Tek bir iş ile ilgilendiğimiz de sadece o işe odaklanmış olur ve bu geçişleri engelleyerek daha iyi anlama ve yorumlama yeteneğine sahip oluruz. Bu yüzden aynı anda bir çok iş yapmak yerine tek bir iş ile ilgilenmek daha verimi olacaktır.
  2. Gereksiz bilgilerden kaçının. Sadece bizim için yararlı olacak bilgileri almamız beynimizin daha verimli çalışmasını sağlar. Kullanacakları gerekli bilgileri alan bireylerin bu bilgileri değerlendirme ve kullanmaları, gereksiz bilgileri alan bireylerden çok daha başarılı olmuşlardır.
  3. Yenilikçi olun ve hayatınızda yeni deneyimlere açık olun. Her zaman yaptığınız işleri farklı bir şekilde yapmak beyninizi geliştirmenin başka bir yoludur. Her zaman kullandığınız yolu değiştirip farklı bir yoldan giderseniz beyninizin alışık olduğu şeyi değiştirip yenilik yapmış olur ve beynin yeni sinapslar yapmasına neden olursunuz. Kısacası yenilik yapmaktan kaçmayın.
  4. Zihin gücünüzü iyi ayarlayın. Zihin gücü beden gibi belli bir süre sonra tükenebilir. Yani beynimizi en verimli kullanacağımız zaman sabah saatleridir. Bu yüzden önemli işlerimizi sabah saatlerinde yapmamız yaptığımız işten daha fazla yararlanacağımız anlamına gelir. 
  5. Dikkat dağıtıcı şeylerden uzak durun.Ortalama olarak 3 dakikada bir dikkatimiz dağılmaktadır. Bir iş yaparken özellikle telefon, bilgisayar, televizyon gibi dikkatimizi dağıtabilecek şeylerden kaçınmalıyız. 
    Eğer yaptığımız şeyden iyi bir performans almak istiyorsak özellikle bu maddelere dikkat etmeliyiz.

10 Ocak 2015 Cumartesi

"O" VE"A" KAN GRUBUNA SAHİP BİREYLERİN "B" KAN GRUBUNDA ÇOCUKLARININ OLMASI MÜMKÜN MÜ..!?


 Bu olay akıllara 'Tüpçünün işi' gibi gelse de olay aslında genetiksel olarak BOMBAY FENOTİPİ olarak açıklanmaktadır. 
    Kan Grupları Nasıl Oluşur?
  Kan gruplarının oluşmasında iki antijen (A ve B) etkilidir. A ve B antijenleri kırmızı kan hücrelerinin membranlarında bulunan lipit moleküllerine bağlı karbonhidrat gruplarıdır. Bu antijenlerin özgüllüğü karbonhidrat gruplarının uçlarına bağlı olan şekerlerden kaynaklanmaktadır. Hemen hemen tüm bireyler H maddesi denilen bir maddeye sahiptir ve bu H maddesinin ucuna bir ve iki şeker grubu eklidir. H maddesi; galaktoz, N-asetilglukozamin ve fukoz olmak üzere üç şekerin birbirine kimyasal olarak bağlanmasından oluşur. 
     IA  alleli, H maddesine N-asetilgalaktozamini uç şeker olarak eklenmesini sağlayan enzimin yapımından sorumludur.
     IB alleli , H maddesine N-asetilgalaktozamini eklemeyen ve bunun yerine uç şeker olarak galaktoz ekleyebilen, değişime uğramış bir enzimin yapımından sorumludur.
   IA Ialleli ise, kırmızı kan hücrelere yüzeyinin mümkün olan birçok yerine bu şekerlerin biri ya da diğerleri eklenmektedir.
   I0I0  alleli hiç bir uç şeker bağlamaz ve bu kan grubuna sahip bireylerin kırmızı kan hücrelerinin yüzeylerinde sadece H maddesi bulunur.

BOMBAY FENOTİPİ
  A ve B antijenlerinden yoksun yani O kan grubuna sahip olan bir kadının  A kan grubuna sahip eşinden olan çocukları AB, A ve B kan gruplarına sahiptir. Bu kadın A ve B antijenlerini içermemesine rağmen çocuklardaki B allelinin kaynağı nedir? Bunun cevabını kadının soyağacına bakarak bulabiliriz. Kadının ebeveynlerinden birisi AB kan grubuna diğeri ise A kan grubuna sahiptir. Yani kadının çocuklarına B allelini kadının ebeveylerinden AB kan grubuna sahip olan birey vermiştir. Yani kadın genetiksel olarak B fakat işlevsel olarak O kan grubundadır!


   Daha sonra bu kadının fukozil transferaz enzimini kodlayan ve FUTI olarak gösterilen bir gende, H maddesinin tamamının sentezini engelleyen çekinik bir mutasyon için homozigot olduğu görülmüştür. Bu mutasyonda kırmızı kan hücrelerinin yüzeylerine bağlanan karbonhidratların ucunda enzimle eklenen fukoz bulunmamaktadır ve fukozun bulunmadığı durumlarda  IA ve IB allellerinin sentezlediği enzimler, eksik olan H maddesini tanıyamazlar böylece ortamda uygun ve aktif enzimler bulunmasına rağmen H maddesine ne galaktoz ne de N-asetilgalaktozamin eklenebilir. Yani FUTI geninde mutasyon olup homozigot olan bireylerde ABO kan grubu genotipi ifade edilmez ve bu bireyler işlevsel olarak O kan grubuna sahiptir. Fakat A ve B allellerinin sentezlediği enzimler mevcut olduğu için bu bireylerin çocuklarında A, B ve AB kan gruplarının görülme ihtimali vardır.Yani olayın içinde yanlış bir ilişki olmayıp tüpçünün hiçbir günahı yoktur. :)









9 Ocak 2015 Cuma

ERKEKLERDE NEDEN GÖĞÜS UCU VARDIR ?


 Zigotun oluşumundan sonra bütün embriyolar ilk 6 hafta boyunca dişi karakterlere sahip bir şekilde gelişir. Yani embriyo sanki dişi olacakmış gibi dişisel karakterleri geliştirir. Fakat 6 haftadan sonra erkeksel karakterlerin oluşmasını sağlayan Y kromozomu üzerindeki genler okunmaya başlar .Y kromozomu üzerinde SRY* (SEX  DETERMİNİNG REGİON Y ) geni vardır ve bu genin aktivitesi sonucunda TDF ( TESTİS DETERMİNİNG FACTOR) oluşur. Bu faktör sayesinde embriyoda testosteron hormonunun salgılanması artmaya başlar. Daha sonra embriyo hızla değişerek erkek karakteristik yapılarını oluşturur. Fakat bu süreç içinde dişisel karakter olan ve erkeklerde hiçbir işlevi olmayan meme uçları oluştur.
   * SRY geni memelilerde ve tüm keseli hayvanlarda mevcuttur ve embriyonun erkek karakterlere sahip olmasını sağlar.
   Döllenmeden sonra bir embriyonun gelişiminde eğer Y kromozomu varsa X kromozomu baskılanır. Embriyolojik gelişimin 8 haftası boyunca embriyo hem dişi hem de erkek üreme sistemlerinin öncüleri olan Wolf ve Müller kanalını bulundurmaktadır. 8. haftanın sonunda SRY geninin aktifleşmesiyle TDF proteini oluşur. Bu dönemde Leyding hücreleri oluşur ve bunlar testosteron üretir. Testosteron hormonu Müller kanalını baskılayarak gelişmesinin engeller ve Wolf kanalının gelişmesini sağlar. Wolf kanalının gelişmesiyle erkek üreme organı oluşur ve böylece testislerin gelişmesi testosteron salgısının daha da artmasını sağlar. İlerleyen dönemlerde testosteron hormonu erkeğe ait karakteristik yapıların (Kas gelişimi, kıllanma, yağın vücutta dağılım şekli gibi) oluşmasını hızlandırır.
    Eğer embriyo Y kromozomuna sahip değilse Testosteron hormonu bulunmadığı için Wolf  kanalı gelişme gösteremez ve Müller kanalı gelişir. Böylece dişisel karakterler oluşur.
    Kısacası her erkek ilk 6 hafta boyunca aslında birer dişidir. :)